ORAY EGIN
Ertuğrul Özkök yalakalığı
Bugünlerde Özkök sıkı muhalefete başladı. Yazılarında liberallerin, bu hükümetin destekçilerinin görmezden geldiği bir kitlenin sözcülüğünü yapıyor. Aynı zamanda bir “vicdan” problemini de dillendiriyor: Bu ülkenin gidişatından rahatsız olan bir birey olarak kaygılarını yazıyor.
Ancak, başta lüzumsuz komploların bir numaralı üreticisi Fehmi Koru gibi isimler olmak üzere herkes Özkök’teki bu muhalefet tavrının altında bir şey arıyor. Emin Çölaşan’ın eksiğinin bu şekilde giderilmeye çalıştığını düşünüyor. Yahut yazıların altında yine patronun bir çıkarının olduğunu söyleyenler de vardır mutlaka.
Özkök’ün yazılarını medyada objektif “yorum” olarak okuyan, yahut okumak isteyen kaç kişi kaldı? Nedense bunun onun yalnızlığıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir de entelektüellerimizdeki “şıklık” anlayışıyla...
Geçenlerde bir masada muhalif yazıların artmasından hoşnut olan Cihangir entelektüellerinden birine Özkök’ün yazılarını beğenip beğenmediğini sordum. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’ndan beri son zamanlarda basındaki en sert muhalif kalemlerin başında çünkü. Hiçbir cevap veremedi. İçten içe yazdıklarına katıldığına eminim, gizliden gizliye beğendiğine de. Ama Özkök’ü beğenmek yeteri kadar şık durmuyor onların hayatında. Kendi mahallelerinde dışlanacaklarını düşünüyorlar eğer Özkök hakkında olumlu düşünürlerse... Arkadaşları yadırgayacak, dudak bükecek, “Ay Özkök’ü sevecek hale mi geldin” diyecek.
Türk entelijansiyası için ne acı bir durum bu...
Ertuğrul Özkök’ün entelijansiya tarafından kabul görmek ne kadar umurunda, o da tartışılır. Bütün yazarlar gibi o da yalnız bir adam sonuçta: Görüştüğü, arkadaşlık yaptığı insanlar sınırlı sayıda. Bu belki de ona istediğini yazabilme, yazdıklarıyla gerektiğinde sinir bozabilme özgürlüğü de veriyor.
Ancak benim açımdan Ertuğrul Özkök’e yönelik yaptığım “okumada” en çok dikkat çeken şey Şark’a özgü bir etiketçilikle her şeyi açıklıyor oluşumuz.
Katıksız bir Ertuğrul Özkök hayranı değilim. Onunla Hürriyet’in yayın politikası ve şekli üzerine günlerce kavga edebilirim mesela. Yazılarından örnek vereyim: Uzun zamandır Orhan Pamuk’a çok büyük haksızlıklar yaptığını düşünüyorum. Kimi konulardaki yorumları öfke uyandırıyor. Şeyseller’e tek başıan gitmesinin absürdlüğünü anlamaya çalışıyorum.
Zaman zaman çok beğendiğim yazılar da yazıyor. Bugünlerde yaptığı muhalefete alkış tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Özkök’e karşı olanlar en çok onun konumundan rahatsız. Yıllardır Hürriyet’in tepesinde durmasından, üstelik de başarılı olmasından. Hürriyet bir de ticari olarak da karlı.
Bir de ona yönelik bir korku var basında: Sanki ona laf söylenirse insanlar işsiz kalacak diye akıllarından geçeni söylemekten çekiniyorlar. Yahut da bile bile saldırıyorlar ki başlarına bir şey gelirse Ertuğrul Özkök’e bulaştı diye ucuz kahramanlık hikayeleri satsınlar kendi üç-beş arkadaşlarına...
Üstelik düşünün, bugüne kadar Ertuğrul Özkök hakkında gökkubbenin altında söylenmeyen ne kaldı? Her türlü hakaret, iftira ona yöneltildi, her türlü rövanş alındı. Aslında o kendisi hakında bunların konuşulmasına da izin veriyor: Kişisel garezle ekmekle oynadığının örneği var mıdır acaba?
Peki ben?
Ertuğrul Özkök’ün yaptığı muhalefeti doğru bulduğum için şimdi beni Hürriyet’e geçmek istemekle, ya da Özkök’e yakalalıkla suçlayacaklarını o kadar iyi biliyorum ki. Ama bir o kadar da umurumda değil. Doğrusu, Hürriyet’e geçmek gibi bir niyetim yok. Bu gazeteden ve şartlarımdan çok memnunum, sözleşmem de devam ediyor. Hürriyet de bana bakamaz ayrıca.
Ama ilerisi için işsiz kalmak gibi bir korkum da yok. Zaten zamanında kaldım da, onu da biliyorum. Hiç mi hiç sarsmaz beni.
Ama her yazılan satırın altında bir başka niyet aramak, her övgüyü “yalakalık” her eleştiriyi “küfür” olarak yorumlamayı alışkanlık haline getirmiş bir basın geleneğinden de iğreniyorum. Ne zaman birilerine her şeyin belli bir çıkar uğruna yapmayabileceğini anlatabileceğiz, onu da merak ediyorum. Diyelim ki “Türkiye’nin en iyi edebiyatçıları” diye bir listeyi eleştiriyorsa bu yazar illa ki o listede adı yer almadığı için bunu yapmıyor olabilir.
Gerçi bu gerilikle, taşrarılıkla, cehaletle kime ne söz anlatılır, onu da bilmiyorum. Eleştiri kültürü diye bir şey var...
Özet şu: Ertuğrul Özkök her ne niyetle muhalefet yapıyorsa, yahut hiçbir niyeti de yoksa iyi ki muhalefet yapıyor.
No comments:
Post a Comment