August 17, 2007

Serdar Turgut - 'Bu iş ayıp oldu'

Ertuğrul Özkök, keşke bu işlemden birkaç gün önce konu üzerindeki o yazıyı yazmamış olsaydı diyorum. O yazı hiç de şık olmadı. İşten çıkarılmanın kendisi değil bu yazı ayıp oldu Emin Çölaşan’a

Emin Çölaşan’ın işten çıkarılması sürecinde birkaç ayıp yaşandı.

Hiçbir patron bizlerle hayat boyu çalışmak zorunda değil tabii ki... Yazılarınız ne kadar güçlü olursa gücünüz o kadar artar. Bununla birlikte aniden işinizi kaybetme riski de o kadar artar.

Bugün basında, orada buradaki köşelerinde yazıp duran birçok önemsiz insan var. Durmadan fikir bildirip duruyorlar. Üstelik kendilerine çok da önem veriyorlar. Bunları atmayı kimse düşünmez bile. Varlıkları ile yoklukları birdir bunların. Zararları da yoktur faydaları da...

Çölaşan çok güçlü bir yazardı. Güçlü bir kişilikti. Fikirlerine katılmayanlarca da takdir edilen yazardı. O yüzden ani bir patron kararıyla işten atılması normaldir, rutindir.

Sevgili arkadaşım rahmetli Ufuk Güldemir ‘Bizim sektörde başarılı insana hayat hakkı tanınmaz’ derdi. Kendisi sırf bu yüzden patron olmak zorunda kalmıştı. Sadece patron baskısını hissetmeden başarılı olabilmek için yapmıştı bunu.

Yani Emin Çölaşan’ın işten çıkarılması o kadar ayıp filan değil. Bizim sektörde normal olan rutin bir iştir.

Ama o süreçte yapılan birkaç iş, hayli rahatsız ediciydi.

Konumu gereği, doğal olarak onun işten çıkarılması işini üstlenmesi gereken Ertuğrul Özkök, keşke bu işlemden birkaç gün sonra konu üzerindeki o yazıyı yazmamış olsaydı diyorum.

O yazı hiç de şık olmadı. Kendisini tanıdığım için onu zorunluluktan yazmış olmalı diye düşünüyorum. Bir kere işten çıkarma konumundaki bir insan, işten çıkardığı bir insan hakkında bu kadar kısa sürede bir yazı yazmamalı.

Üstelik işten çıkarılan insan size şimdilik cevap verecek yazı yazmak imkanından mahrumken. Kendi yaptığınız işe o kadar güveniyorsanız beklersiniz, attığınız kişi başlasın bir yerde yazmaya, ondan sonra yazarsınız yazınızı. Eğer gerekiyorsa, sonra da alırsınız cevabınızı.

İşten çıkarılmanın kendisi değil bu yazı ayıp oldu Emin Çölaşan’a.

O yazıda başka bir ayıp da Yılmaz Özdil’e yapıldı.

“Eğer biz Çölaşan’ı muhalif yazıları nedeniyle çıkarmış olsaydık hiç bu işlemden önce Yılmaz Özdil’i alır mıydık”anlamına gelen laflar edilerek, belki de istenmeden Yılmaz Özdil de harcanıyor.

Yılmaz Özdil, Çölaşan operasyonunda kullanılan bir piyon olmaz. Yazılarından tanıdığım kadarıyla karakteri buna müsait değildir. Eğer öyle bir şey varsa onun yazarlık yaşamı şimdiden bitmiş demektir.

Yazarlık biraz kafa huzuru isteyen bir meslektir. Yazarı biraz rahat bırakacaksınız, dediği her lafın altında anlamlar aramaya çalışmayacaksınız. Onları kendilerinin istemediği kavgaların içine atmayacaksınız. Ve en önemlisi de tahammül etmeyi öğreneceksiniz. Ben kendime yönelik olarak bunları hep bekledim. Bu yüzden bu ortamı rahatlıkla başkalarına da veririm.

Özdil maalesef tüm bu koşulların yok edildiği ortamda başladı yazmaya.

Umarım yazıları, içindeki ateşi kaybetmeden sürer.

‘Ortamdaki koşullar’ deyince değinmek istediğim son ayıba geldik. Hürriyet gazetesi kurumuna çok uzun zamandır büyük ayıp yapılıyor. Çölaşan olayıyla ayıpların son örneği yapıldı.

Gençliğimizde “Doğruları yazar, Türkiye’de ne olup biterse orada buluruz” diye okumaya alıştığımız gazete, her dönemdeki iktidarlarla kurduğu ilişkiler, farklı çıkarlar peşinde koşanların bakışını ön plana çıkaran haberleriyle, herkesin gözü önünde oynanan uygunsuz iş ilişkilerine gönüllü alet olmasıyla, son yıllarda çok ağır darbe aldı.

Şimdilerde insanlar Hürriyet’te okudukları her haberin altında kimbilir neler vardır sorusunu soruyor. Gazetedeki her haber, her başlık komplo teorilerinin ortaya atılmasına neden oluyor. Üstelik bunların bir kısmı da sonradan doğru çıkıyor.

Bu, bir kurum olarak Hürriyet’e yapılmış olan bir ayıptır. Keşke fırsat olsa da sayın Erol Simavi ile bugünün Hürriyet’inin düştüğü durumu bir konuşabilsem... Kimbilir, neler neler derdi. Bazı yüreklerde yer etmiş olan o patronun diyeceklerinden Aydın Doğan’ın da Ertuğrul Özkök’ün de öğreneceği çok şey olurdu eminim ki...

Çölaşan ile yollar tabii ki ayrılabilir ama bu iş böyle mi yapılır yahu, böyle mi ele yüze bulaştırılır her şey? Bir iş yapılırken bu kadar mı fazla insan rencide edilir? Nedenlerini net olarak ortaya koyarsın, gider atacağın adamın elini sıkarsın, sonra da oturur sessizce dinlersin onun diyeceklerini adam gibi.

Her işte fakat özellikle bizim meslekte omurga sahibi olmak çok önemlidir.

August 15, 2007

Asrın en ikiyüzlü laflarına adaylar

Tayyip Erdoğan (kendisi bidon kafalıların kömür, sadaka, ve benzeri yardımlar karşılığı sattıkları oylarla seçilmiş Başbakan olur): 'Abdullah Gül'ün özü ve sözü birdir'

Ya, böyle demiş zat'ı muhterem. Evet, gerçekten vaktinde şeriat isteyen ve bundan vazgeçtiği konusunda hiçbir içten söz sarfetmeyen kişinin şu anki herkesi kapsama alanına alma çabası öz ve söz birliğinden kaynaklanıyor. Gül mü, ağla mı?

Bu arada Fatih Altaylı'nın bu şahsın güvenip de bakanlık koltuğuna oturttuğu, Taliban eğitimiyle yoğrulmuş kafadaki bürokratın yediği haltları okumuşsunuzdur umarım, işte bu sahıs Cumhurbaşkanı olacak!

İkinci söz Cumhurbaşkanı olacağı tahmin edilen Abdullah Fethullah Taliban Gül'den: 'Anayasa'ya ve Laikliğe bağlı kalacağım!'

Evet Atatürk Cumhuriyeti'ne karşı Avrupa'da Laiklik karşıtlığı amacıyla dava açmış ve Anayasa ile laikliği eline geçen ilk fırsatta yerle bir edecek kişi bu lafları söylüyor, daha doğrusu söylemeye cesaret edebiliyor - eh tabii karşısında osursan edebi eser diye anlayacak bidon kafalılar olduktan sonra.... Ama benim asıl merak ettiğim Allah ve Peygamberimizin öteki dünyadan nereleriyle bu laflar güldüğü?

Melih Gökçek denen zatı muhteremn

Çıkmış Emin Çölaşan kovuldu diye Ankara'da sevinçten bayrakları yarıya indirtecekmiş.

Bu şahıs gerçekten çok komik. Ekrana çıkar ona buna laf, çamur, ve bok atar (ağzı ne üretiyorsa tabii ki onu atacaktır), ama iş gerçeklere gelince susar kalır.

Bu değil miydi günlerdir su krizinde başkalarını suçlayan. Başbakan ile bir toplantı yapıyor ve suçunu kabul ediyor. Ulan, erkeksen, dinden imandan anladığın mantıklı bir şeyler varsa, şerefin varsa çıkıp ekrana halkın önünde hatanı kabullensene. Korkak!

Emin Çölaşan ve benzerleri senin yolsuzluklarını, pisliklerini senelerdir yazıyor.

Çıkıp bir kere bile adam gibi kendini savunamadın, lafı eveleyelip geveleyip durdun. Sonra da çamur atıp denilenlerin saçma olduğunu iddia etmeye çalıştın elinde hiçbir belge olmamasına rağmen. Ottan boktan sebepten dava açtın ama böylesi önemli konularda dava açmayı gö.ün yemedi değil mi? Yalancı, hem dolandırıcı hem de yalancı!

Şimdi de çıkmış sevincinden nara atıyorsun. Ule sen git önce seni o mevkiye oturtan ve orada kalmana müsaade eden kumanda sahibin Tayyip'in ayaklarını yalayıp yut. Sana ancak o yakışır...Sözde Müslüman and özde imansız şarapçı.

Aydın Doğan ve Hürriyet

Emin Çölaşan'ın işine son verilmesi bir konuyu herkesin gözünde açıklığa kavuşturmuştur.


Hani Aydın Doğan çıkıp da ben gazeteme ve yazılarına karışmam derdi ya...

Hani Ertuğrul Özkök, basının amiral gemisi olarak her görüşe destek veren ve hiç kimseden korkmayan yayın yaptıklarını iddia ederdi ya....

Hani Aydın Doğan ve onun tasmalıları çıkıp da basını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalıştığını iddia edenleri yalancılıkla ve iftira atmakla suçlarlardı ya...

Bunların hepsi Emin Çölaşan'ın işine son verilmesiyle açığa kavuşmuştur.

1 - Ertuğrul Özkök üstlerden her zaman emir alan birisidir. Basın özgürlüğü falan denen saçmalık sadece görüntüdedir, kesinlikle ve kesinlikle bu doğru değildir.

2 - Aydın Doğan medyasını kişisel çıkarları için kullanmaktadır. Gizli ya da açık farketmez. Kapılar arkasında baskı Aydın Doğan'ın kızlarına öğrettiği ilk ve en önemli derstir. Hükümetin çıkarlarını gözetmek kendi çıkarları için gerekli ise, Hükümetin çıkarları aynı zamanda kendi çıkarlarıdır.

3 - Aydın Doğan gerçekten pis işlerin, yolsuzlukların, ve dalaverelerin adamıdır. Ve bunu Ertuğrul Özkök, ve Emin Çölaşan'ın kovulmasına ses çıkarmayan, ama iş patronunun işini bağlamaya gelince boynuna tasma takılmış gibi öne fırlayan Oktay Ekşi gibilerle gerçekleştirmektedir.

4 - Aydın Doğan medyasında çıkan Ciner ve Karamehmet adresli haberlerin önemli kesmi kesinlikle patron emirleriyle yazdırılmış yalan ve iftira haberlerdir. Çamur at izi kalsın, bunların (Doğan familyası, Mehmet Yılmaz, Ertuğrul Özkök) en iyi bildikleri iştir.

....gerisini de siz getirin artık, bunlar hakkında medyada çıkmış o kadar haber vardı ki, Emin Çölaşan yazıyor diye bir çok insan mazur görüyordu. Ama Fatih Altaylı'nın dedikleri ne yazık ki çıkmış oldu. Aydın Doğan ve çevresindekilerin ne kadar pisliğe bulaştığı ortaya çıkmış oldu...

İnternethaber demişken!

Orada Hacer Alkan isimli yazarın son yazısını okudunuz mu bilmiyorum? Kendisi hakkında bayağı bilgilendirici bir yazı. Ama benim kendisine bir tavsiyem olacak, kendisini böyle gereksiz saçma yazılarla yormasın. Taksın başa külotlu çorabı, pardon, türbanı, açılsın kapılar, aksın paralar. Yakın zamanda yazan tarikatçı bir yazarın dediği gibi birde içe g-string giydi mi, tamam, hem gizli modern hem de açık dinci, iki tarafı da tatmin edici bir sonuç. Yani kafasıda rahat olur. Allah'ı kandırmanın mutluluğuyla (Ahmet Duşettiren veya Düşgösteren gibi)...

Yalnız tek bir konuda istirhamım olacak. Fotoğrafları buraya beklerim, yoksa çok kırılırım, ona göre...

Ahmet Taşgetiren Malgötüren

Yakın zamanda internette yeni bir yazar peyda oldu. Adı Ahmet Taşgetiren. Yanlış anlamayın, kendisi, tipe bakınca, fi tarihinden kalma külüstür öksürte öksürte yazmaya çalışan bir yazar. Sakala bakınca da dinci sivil terörist kıvamında bir yazar....

Hiç dikkatinizi çektimi bilmiyorum, adamın işi gücü Abdullah Gül'e aşk mektupları yazmak (açıksası ben aralarında bizim hayal gücümüz ötesinde bir ilişki geçti mi, esas onu merak ediyorum), orduya salyalı mesajlar yollamak (hoşt deyip geçeceksin), şeriat getirmeye çalışanlara karşı duranlara da koca bir orta parmak çekerek, onları kendi gibiler için hedef göstermek, ve bidon kafalıların bidonlarını kendi abdest görmemiş düşünceleriyle doldurmak.

Ayrıca bidon kafalı okuyucuları diyorum da, kendisi de aynı tarz bir bidon kafalı izlenimi veriyor. Ama, onun bidonu tam anlamıyla boş sayılmaz. İnançlı insanların malını nasıl en iyi götürürüm gibi fantastik düşüncelerle yoğrulmuş bir bidondur onunkisi.

Ne diyelim hayırlar olsun (burada hıyarlar olsun da kullanabilirsiniz). İnternethaber sitesinin Fethullahçı, terörist, Atatürk düsmanı ve tarikatçı müdavimlerine tam anlamıyla yakışan bir yazar. Kendi işeyip kendi içen kardeşlerimiz için ne güzel ne güzel...Ah birde bizimkileri içirebilseydik...

August 14, 2007

Ertuğrul Özkök'e soru

Lafı evelemeden tek bir soru sormak istiyorum.

Emin Çölaşan'ı kaç paraya sattınız???

Eğer bilginiz yoksa boynunuza tasma takıp sizi ve*gibilerinizi AKP önünde dolaştıran paşa babanız Aydın Doğan'a sorabilirsiniz.....

Emin Çölaşan'a sevgiler....

Evet Aydın Doğan yapacağını yaptı.

Doyumsuz canavar, şu ana kadar yedikleri yetmiyormuş gibi, daha da yemek icin Emin Çölaşan'ın işine son verdi...

Ne yalan söyleyelim. Uzun zamandır bekleniyordu. Hükümete muhalif yazılarıyla zor günler geçirten Emin Çölaşan, Hürriyet gazetesini AKP'nin gözünde düşman seviyesine çıkartıyordu.

Ve sonuçta patronunun daha da zenginlik yönündeki tercihiyle işine son verildi.

Bir konuyu iyi anlayalım. Kovulma sebebi kesinlikle Emin Çölaşan'ın keskin dili değildi. Demokratik bir ülkede insanlar yaptıkları halka zarar veren hataların en ağır kelimelerle eleştirilebileceğini kabullenmelilerdir.

Problem, Emin Çölaşan'ın servet avcısı Doğan kızları ve onların patron babalarının son birkaç senedir yedikleri haltlardan dolayı yaşadıkları zorluklardı.

Eğer Çölaşan çizgisini sürdürmeseydi, sanal rüşvetçi baba Aydın Doğan Petrol Ofisi yolsuzluğunu çoktan halletmişti....herkesin gözü önünde kendisinin ne mal olduğunu gösterircesine bu kadar Doğan adının yıpratmadan...

Ama olay artık Petrol Ofisini çoktan aşmıştı. İstanbul'da ki yasadışı düzenlemelerle milyar dolarlık hazine haline gelen Hilton arazisinde yapacağı usulsüz inşaatı bir şekilde kılıfına uydurmak artık sıradaydı. Medya gruplarını yabancılara peşkeş çekerek, yasadışı ortaklıklarla Türkiye'de ki basını ele geçirme çabasıydı sırada olan. Ve de bir şekilde izin kopartıp rafineri kurmaya çalışmak....

Evet, doyumsuz canavarı artık hiçbir şey tatmin etmez hale gelmişti. Ne yapacaktı, Hükümete karşı cılız ataklarla görüntüde muhalefet yaptığı izlenimi verecek, ama gerçekte asıl muhalif yazarları susturarak, perde arkasından Hükümeti destekleyip, karşılıklı çıkar ilişkisini kullanarak Türkiye'nin zenginliklerini cebine indirmek için her türlü gizli kapaklı işi çıkartacağı Doğan yasalarıyla ve izinleriyle bir şekilde usullü hale dönüştürecekti....

Ne diyelim, gerçekten, Allah'ın bile gözünü doyurması mümkün olmayan Doğan için ne yapılabilir ki? Sadece diyeceğim, en içten duygularımla, Allah, kendisinin, yakınında pisliklerine bulaşmış ailesinin, pisliklerine ses çıkarmayan Hükümet içindeki ve dışındaki insanlarla, çekinmeden kullandığı Ertuğrul Özkök gibi tasmalıların, belasını versin!!! Hem de yüz kere, bin kere değil, limiti neyse o kadar.....