SERDAR TURGUT
Bizlerin bildiği bazı gelişmeler dün rakamlar olarak somutlanmaya başladı. Gerçek işsiz sayısının 4 milyon 429 bin, gerçek işsizlik oranının da yüzde 17.5 olduğu saptandı.
Bu arada halkın enflasyonunun yüzde 275’e kadar çıkabildiği de Ankara Ticaret Odası’nın yaptırdığı çalışmada tespit edilmiş. Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı bu hızla giderse yakında milyona yaklaşacak.
AKP’nin eski güçlü ismi Abdüllatif Şener ise yaptığı açıklamada ülke ekonomisinin son derece sağlıksız durumda bulunduğunu belirterek, finans sektörünün elimizden çıkmak üzere olduğuna dikkat çekmiş.
Üst üste gelen bu tespitler ve açıklamalar, Türk ekonomisindeki kırılgan yapıyı tekrar hatırlatmanın ötesinde, dar gelirlilerin durumunu iyileştirme vaadiyle iktidara gelmiş olan AKP’nin bu vaadini unutmaya başladığını gösteriyor.
Ancak hayli anormal bir durum var ortada. Fakirliğin kalıcı olmaya başlaması tuhaf biçimde AKP’nin işine yarıyor. Çünkü AKP ideolojisinde, yardıma muhtaç olanların yanında duruyor olmak üstüne kurulmuş söylemin özel önemi var. Sosyal yardımlar, bağışlar, fakir insanların yanında görünmeler filan... Hepsi AKP’nin destek sağlama politikalarının araçları.
Bu nedenden dolayı fakirliğin sürmesi ve artması başka dönemlerde iktidarları yıkabildiği halde bu dönemin çarpıklığı nedeniyle AKP’yi daha da güçlendirmeye yarıyabiliyor. Çünkü AKP dini değerlere sahip çıkarak gözünü boyadığı fakir halkın desteğini kesinlikle kaybetmiyor. Yani fakirliğin yaygınlaşmasının bu kez siyasi sonuçları pek olmayacak. Her halukârda AKP güçlü kalacak. Trajik bir durum fakat aynı zamanda da bir Türkiye gerçeği bu. Sağlıksız, acayip bir yapı ama AKP’ye alternatif oluşturulamamasının da en önemli nedeni bu.
Kriz tetiklenmesin
Bu kırılgan, sağlıksız yapı kolaylıkla krize düşebilir. İşin ilginç tarafı, krizin olmamasının da en büyük güvencesi bugünkü iktidardır. Çünkü tepki verecek kesimleri en rahat onlar kontrol ediyor. Bugüne kadar da ekonomiyi düzgün idare ettiler.
Bu bir fasit daire ve düzgün gidişatı bir tek siyasi mekanizmalarda bir kırılma tetikleyebilir. Normal süreçlerin dışına çıkılarak siyasete müdahale edilmesi (örneğin bir yargı kararıyla) Türk ekonomisine büyük darbe vurabilir, bir felaket yaratabilir.
Devletten maaş alan insanlar, yaratacakları felaketin sonuçlarını düşünmüyor olabilirler ama bu ülkede emeğiyle çalışan, eğitimli, bilgili ve meslekli, sadece ailesinin güzel bir geleceğe kavuşması için uğraş veren milyonlar var. Bunlar ülkemizin omuriliği olan makul insanlardır, yeni bir ekonomik kırılma bu insanların hayatını karartır. Kimsenin yeni bir krize dayanacak gücü yok. Krizi tetikleyecek adımı atanlar hayatları boyunca utançla yaşamaya da hazır olmalılar.
Cumhurbaşkanı’nın tavrı
Şu anda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin tek umudu olmuş durumda. Kendisine gönderilmiş anayasa değişikliklerini incelemekte olan Gül, alacağı tavırla Türkiye’nin gideceği yönü belirleyecek.
Bizi hayal kurmakla suçlayacaklar olabilir tabii ki ama biz, bazen insanların hele de devlet adamı olmak iddiaları varsa, kendi gönüllerinden geçen türde değil de toplumun, ülkenin geleceği için doğru olan kararları almaları gerektiğini düşünüyoruz.
Önümüzdeki hafta içinde Cumhurbaşkanı Gül, bir Cumhurbaşkanı mı yoksa bir parti yetkilisi mi olduğunu gösterecek. Sorumluluğu ve üzerindeki mahalle baskısı hayli yoğun.
February 17, 2008
Ekonomide sevimsiz tablo!
Posted by Sazelyt at 1:13 AM
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment