FATIH ALTAYLI
Bugün yine Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’den söz edeceğim.
Yok yok merak etmeyin.
Konu Anayasa değişikliğini imzalayıp, imzalamaması değil.
Bir yasayı imzalamak da, imzalamamakta Cumhurbaşkanı’nın yetkileri arasında.
Benim bahsedeceğim konunun ise Cumhurbaşkanlığının yetkileri arasında olup olmadığını bilmiyorum ama son derece yakışıksız bir durum olduğundan hiç kuşkum yok.
Dünyanın en büyük çokuluslu şirketlerinden birinin Türkiye’deki genel müdürü ofisinde oturmaktadır.
Telefonu çalar ve sekreteri genel müdüre, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül sizinle görüşmek ister” der.
Genel müdür şaşırır.
Cumhurbaşkanı Gül ile hiç bir tanışıklığı yoktur.
Şirketinin de devletle, Çankaya ile bir işi de yoktur.
Aklına ilk gelen birilerinin dalga geçtiği olur.
“Bağla bakayım” der.
Sekreter telefonu bağlar.
Karşısında son derece resmi bir ses, “...’le mi görüşüyoruz” diye sorar.
“Evet” yanıtını alınca, “Sayın Cumhurbaşkanımızı bağlıyorum” der.
Genel müdür hala dalga geçildiğini zannetmektedir.
Fakat birdenbire telefonun diğer ucunda Abdullah Gül’ün sesini duyar.
Gül’le karşılaşmamıştır ama televizyonlardan sesini ve konuşma tarzını bilmektedir.
Şaşırır.
Nasıl hitap edeceğini bilemez.
“Buyrun Sayın Cumhurbaşkanım” der.
Gül hafif bir girizgahla hal hatır sorar ve ardından konuya girer.
“Biliyorsunuz gençler sizin şirkette çalışmak için can atıyorlar. Benim kızım da sizin şirkette çalımak istiyor. Mümkünse size yollayabilir miyim?” diye sorar.
Genel müdür şaşkındır.
Gençlerin bu şirkete girmek için can attığını bilmektedir.
Şirkette çalışan gençlerin kısa sürede yükseldiğini, şirketin yurt dışındaki ofislerinde çalışma şansı bulduklarını ve iyi para kazandıkları bilindiği için üniversiteli gençler arasında şirket çok popülerdir.
Genel Müdür bir Cumhurbaşkanı’nın kızına torpil yapmak için aramasına şaşırır.
Ne yanıt vereceğini bilemez. Çünkü şirketin çok sert işe
Yazılı bir başvuru yapılacak. Bu başvuru olumlu bulunursa yüzyüze bir görüşme sonrasında işe alıp almama kararı verilecektir.
Prosedür budur ama bunu Cumhurbaşkanı’na nasıl söyleyecektir.
Zordur ama söylemek zorundadır.
Genel müdür Abdullah Gül’e şu yanıtı verir:
“Efendim bizim şirketin çok katı kuralları var. İş başvuru formumuzu internet sitemizde bulabilir. Onu doldurup bize yollasın. Ben bir bakayım”
Abdullah Gül bu yanıtı beklememektedir ve beğenmez.
“Teşekkür ederim. O zaman biz başka yerlerle ilgilenelim” der.
Ben bu şirketin adını da, sanını da biliyorum.
Ama yazmıyorum.
{SZ: Yazik, gercekten cok yazik. Ulkenin Cumhurbaskani, is bitiricilik yapip, aile uyelerini kayirtmaya calisiyor. Hak etmedikleri pozisyonlara o kisilerin yerlestirilmeleri icin bulundugu Cumhurbaskanligi pozisyonunu kullanmaya calisiyor. Sormak lazim, Hz. Muhammed yasasaydi, evlatlarinin hak edilmeyen pozisyonlara atanmasi icin ne kadar caba saglardi, Peygamberligini maddi cikar saglamak icin kullanir miydi? Evet, Sayin Cumhurbaskani Abdullah Gul, yaptiginiz Muslumanlikta var mi? Hani kizinizin basortusu ozgurluk semboliydi? Eh, buyursun kiziniz o ozgruluk semboliyle hakkiyla ise girmeye calissin... Degil mi? Niye hakkiyla o pozisyona gelmek isteyen kisinin onunu pozisyonunuzu kullanarak kesmeye calisiyorsun. Bu mu adalet, bu mu Muslumanlik? Eger bu Muslumanliksa, batsin o sizin tanimladiginiz Muslumanlik....}
No comments:
Post a Comment