March 29, 2008

Emre Akoz = Fethullah'in kopegi?

FATIH ALTAYLI

Emre Aköz son günlerin en çok eleştirilen gazetecisi.
Yazdıklarını bakınca eleştirilerde haklılık payı var.
Kendine saygısı olan bir adamın yazmayacağı şeyleri yazıyor, olmayacağı kadar taraf oluyor.
Müthiş bir aidiyet duygusu içinde militanlaşıyor.
Peki Emre Aköz niye böyle!
Yazacaklarım sadece Emre Aköz’ün değil bazı başka isimlerin de niye böyle olduğunun yanıtı olacak belki de.
Emre Aköz sosyoloji okumuş, kültürel birikimi güçlü bir gazeteci, dergiciydi.
Gezip tozmayı seven, yiyip içen muhafazakarlığın yanına uğramadığı bir adamdı.
Yıllarca gazetecilik yaptı.
Ama bir türlü beklediği çizgiyi yakalayamadı.
Çok okunmadı, çok beğenilmedi. İstediği konumlara gelemedi.
Kıyıda köşede kaldı.
O ise daha fazlasını hak ettiğini düşünüyor, değerinin anlaşılmadığına inanıyordu.
Bir kaç yıl önce Sabah Fethullah Gülen cemaati ile ilgili bir yazı dizisi hazırlayacaktı.
Bu iş Emre Aköz’e verildi.
O zaman Sabah’ta değildi, bildiğim kadarıyla Emre buna itiraz etti.
"Ben bunları tanımam, bilmem sevmem, yapmayayım bunu" demiş.
Ancak ısrar edilince kabul etti ve diziyi hazırladı.
Emre’nin dönüşümü ondan sonra başladı. Dizinin yayınlanmasından sonra cemaat onu bağrına bastı. Toplantılarına çağırdılar, yurt dışındaki gezilerine götürdüler, konuşmalar yaptırdılar.
Emre’yi önemsediler.
Emre çok hak ettiğini düşündüğü ilgiyi ve itibarı orada gördü ve buldu.
Ve ardından Emre’nin dönüşümü başladı.
Gördüğü itibarın karşılığını veriyor, karşılığında daha fazla itibar görüyordu.
Kendini bu kısır dönüye kaptırıp gitti.
Emre’yi düşüncelerinden ötürü eleştirecek halim yok.
Bu köşeye bile konu olmayı başardığına göre tutturduğu çizgiyi kendi açısından başarı olarak bile görebilir.
Ona da itirazım yok.
Ama terbiye sınırlarını aşmasına, yakınlığın ölçüsünü kaçırmasına gazeteci olarak itirazım var.


ORAY EGIN

Kendisinin iki büyük terbiyesizliği oldu şu son günlerde. Bir kere TRT ekranına çıkıp Cumhuriyet Mitingleri’ne katılan halkı Ergenekon’la ilintilendirmesi bugüne kadarki günahlarının belki de en büyüğüydü. Hayatta bugüne kadar hiçbir şey olamamasının, hep bir yere itilip kakılmasının ve adam yerine konulmamasının intikamını günümüzün iktidarına karşı kahverengi ruj sürerek göstermesinin daha itidalli bir uzantısı olabilirdi halbuki. Eskiden de ciddiye alınmazdı, bir parodiydi ama şimdikinden daha düzgün bir parodiydi.

Keşke bu dönemi ranta çeviren ağabeylerinden üslup ve şıklık öğrenseydi. Kraldan çok kralcılık ve kaba bir ideoloji tetikçiliği yerine.

TRT spikeri nazikçe onu uyarıp iki olay arasında bir bağlantının kanıtlanmadığını söylerken de “Ben biliyorum, ben söylediysem doğrudur” diye o koltuğuna yapışmış kantin sosyologu havasını sürdürmesi daha da ayıptı.

Bir başkasının utancını onun adına yaşarsınız ya, hiç kimsenin kendini bu kadar alçaltamayacağını düşünüp onun adına yüzünüz kızarır ya... Öyle bir andı izlemek. Maalesef, bu kadar dipte, bu kadar aşağıda yaşıyor bu canlı türü.

Benim için daha da büyük ayıbı şu oldu: Yazısının sonuna “İnşallah 83 yaşındaki İlhan Selçuk’a gözaltında iyi bakılır. Aksi halde hükümetin üstüne kalır” diye not koymuş.

Nedir bu, iyi niyetli bir temenni mi, hükümete karşı bir uyarı mı? “Bir seri katilin güncesinden” notlar mı? İlhan Selçuk ve “üzerine kalır” kelimeleri nasıl aynı cümle içinde kullanılır? Tam olarak anlatamamış olabilirim ama içten, samimi hiç değil. Sadece çirkin bir ifade.

Ben mesela “Bedava yedikleri restoranlar Emre Aköz ve karısına iyi baksın, şişip patlarlarsa üzerine kalır” yazarsam yakışık alır mı?



Not: Benim esas merak ettigim Fethullah, Akoz'e kopek ayarini ne zaman yapip, takmayi unuttugu tasmasini boynuna takacak...Fethullah'a da nice besleme-kopek yetistirmelere!!!


No comments: